Zülfü Livaneli – Bir Kedi,Bir Adam,Bir Ölüm

Zülfü Livaneli’nin ikinci okuduğum ve son okuyacağım kitabı, başka kitaplarını okumam muhtemelen, Bir Kedi,Bir Adam,Bir Ölüm…

indir
Kitap Mart 2012 basım.Yunus Nadi Roman Ödülü almış. E haliyle bu durumda beklentileri yükseltiyor ve sonuç hüsran.Kitap ta yazar Sami Baran karakterinin hayatını anlatıyor ama öyle bir bitiyor ki kitap “Aa bitti mi yani?” oluyorsunuz. Sanki sonu böyle olmamalı,devam etmeliydi,sanki yarım kalmış bir kitap. Bilmiyorum ama kitap bana sadece eksiklik duygusu verdi.

images
Kitap arkasını ekliyorum hemen ve yazımı noktalıyorum,ne yapayım, kitap eksik…
“12 Mart rüzgarlarının İstanbul’dan Stockholm’e savurduğu bir mülteci olan Sami Baran, yattığı hastanede Türkiye’den bir hastayla karşılaşır.Bu adam, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü eski bir bakandır. Ondan intikamını almak amacıyla Şili, Uruguay, İran gibi farklı ülkelerden gelmiş mülteci arkadaşlarıyla birlikte bir plan yapar.Ancak bu planı gerçekleştirmek o kadar da kolay olmayacaktır: Sami Baran, anadilin yeri geldiğinde düşmanla da anlaşma aracı olabileceğini hesaba katmamıştır.Ve bu, planın önündeki engellerden sadece biridir.”

Zülfü Livaneli – Kardeşimin Hikayesi

images (5)   Son zamanlarda kitapçılarda çok satanlarda gördüğümüz herkesin elinde ve dilinde olan Zülfü Livaneli’nin kitabı “Kardeşimin Hikayesi”ni bende okudum sonunda. Ben aslında Türk yazar çok okumam, ukalalıktan falan değil sadece daha basit geliyor bana,daha kısıtlı bir hayal gücü.

Bir Tolkien’in Türkiye’den çıkmasının imkansızlığı gelenek görenek ve o aptal törelerimizde yatar, biliyorum. Lakin şu sıralar elimi attığım kitaplar hep Türk yazarlar, hayırdır inşallah diyorum kendime. Zülfü Livaneli okumamıştım daha önce, ama o kadar çok bahsediliyor ve övülüyordu ki bari bir iki kitabını okuyayım da bir fikrim olsun diye düşündüm ve son kitabı ile Yunus Nadi Roman Ödülü almış olan “Bir kedi,Bir adam, Bir ölüm” kitabını aldım. İnce kitaplar olduğundan okumam çok uzun sürmedi.

indir (3)
Kardeşimin Hikayesi beni hayalkırıklığına uğratan bir kitap oldu, o kadar çok övülmüştü ki belki de beklentilerim fazla yükselmişti. Şimdi Jean Cristophe Grange okuyan birine Zülfü Livaneli kitabı ilkokuldaki Cin Ali serisi gibi kalıyor. Doğru ya doğru, yazara ve emeklerine haksızlık etmek istemiyorum,psikolojik içeriği daha ağır basıyor diyecekseniz ona da katılmıyorum bence gerçekten basitti konu, sonunda da şaşırmadım açıkçası.
Ancak ben deli gibi okuyan, ansiklopedi ezberleyecek kadar sapıtan bir insan olduğumdan dolayı artık kendimi sıradan bir okuyucu olarak görmüyorum.Esasında normal bir okuyucunun beğeni düzeyine hitap edebilir bir kitaptır ki zaten uzun zamandır çok satanlardan inmedi.

images (2)
Size kitap arkası ile bitiriş yapayım gene, en güzeli bu şekilde oluyor, kitabı anlatmaya başlayınca duramayıp sonunu da yazıveriyorum çünkü.
” Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey.Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle, genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur.Kurguyla gerçeğin karıştığı,duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikaye, gitgide insan ruhunun ve aşkın karanlık labirentlerine doğru yol alan baş döndürücü bir serüvene dönüşür”.
“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”